Makro ve Mikro milliyetçilik
İlkel komünal dönemden bugüne yani dijital yasama kadar yaşam ve biçimi çok değişti ve değişecektir. Ancak insan yine ilk özdeki gibi insan olarak varlığını sürdürüyor. Belki isteklerimiz çoğaldı, yaşam bize yeni şeyler dayatıyor ama özümüzde ilk insan geni hala bizi çağırıyor ve pesimizdedir. İlkel komünal dönemde günlük yaşamın ihtiyaçlarına göre fikir üretir, plan kurar ve emeğini ortaya çıkarırdı. Çünkü buğday ve toprak kültürüyle yoğrulmuş hayat tabiattan besleniyor ve hem ruhları hem dürtüleri bununla doyabiliyordu.
Avcılık ve toplayıcılık, buğday ve tabiat kültüründe önemli temel ihtiyaç olup toplum ve tabiat ve dolayısıyla yaşam himayesindeki insanların ihtiyaçları kadar üretim hazzını aşılanmıştı.
İnsanlar ne zaman « benim payım » dedi? İnsanlık ne zamanki « benim payım » dedi, o gün yaşamda değişip dönüşmeye başladı. İnsanların ihtiyaçları çoğaldıkça toplayıcılık ve üretim de artmaya başladı ve artı emek dayatması kendini var etti. Bu artı değer insan ilişkilerini, yaşamı, yaşamın felsefesini, ideolojisini ve amacını tümden yok edip değiştiren adım oldu.
Mikro milliyetçiliğin ortaya çıkışı ilkel komunal ve eski yaşama yeni yaşam biçiminin dayatması ile başladı dersek doğru olur kanısındayım. Uzun uzun bu konuya değinemeyeceğim, kısaca örnek verecek olursak; aşiret sistemi, feodal yapılar ve site devletlerin oluşumunu mikro milliyetçiliğin doğumu olarak kısmen tarif edebiliriz. Elbette bilimin temel teorisi olan « tarih kendi dönemine göre değerlendirilir » önermesini not ederek…
Realite bize gösteriyor ki yaşam o dönem koruma ve korunma refleksi ile bir mikro milliyetçiliği dayatıyordu. Bu mikro milliyetçilik kendi dairesine başkasını sokmayan parçadan tümevaran « ilerici » bir milliyetçilikti. Ama günümüz koşullarında gerici ve bölücü yanı olmakla beraber kullanılmaya elverişli bir yapısı vardır.
Mikro milliyetçilik bugün artık kapitalist ve emperyalistler için başka halkları bölmek, yönetmek ve kendi sermaye ve sömürü düzenlerini devam ettirebilmek için çok güçlü bir argüman olmuştur.
Bu gerçeklik Kürt halkında en bariz bir şekilde kendini gösteriyor. Kürt halkı üzerinde hesabı ve planları olanlar bu oyunu hala en güzel şekilde icra ediyorlar. 1. Dünya savaşından sonra Kürt halkı tabiri caizse metre ile ölçülüp biçip beş parçaya ayrıldılar. İngiliz ve Fransa’nın bu konudaki çabaları « takdire şayan ». Bu ayırma hem aralarına duvarlar örerek hem de suni hatlar, ideolojik, felsefik, dini hatlar çekerek çekilmez örgüler ile tamamladılar. Bunun sebebine başka yazımızda değineceğiz.
Günümüze gelecek olursak Kürt halkı içinde yayılmaya çalışılan bu mikro ve bölücü milliyetçilik Türkiye’deki Kürtleri Zaza-Kurmanc, İrandakileri Lek, Lor, Behtiyari, Federal Kürdistan’da Goran, Soran olarak derinleştirmiştir. Mesela Ezidî Kürtler « biz Kürt değil Ezidiyiz, Alevi Kürtler biz Kürt değil Alevîyiz, Zaza Kürtleri biz Kürt değil Zazayız » diyerek bu oyunun bölücü yanına alet olmuş durumdadırlar.
Hem halkımız hem Kürt genel siyaseti sömürgecilerin oynadığı bu oyunda eksiklik içinde olmakla beraber yarasa körlüğü de yaşıyorlar. Kürt halkı bölgelere göre herkes bir bayrak ve sopa tutarak kendi kendini paramparça ettirdiğini görebilecek mi?
Makro milliyetçilik
Makro milliyetçilik Fransız İhtilali, sanayi devrimi ile beraber ivme kazandı dersek yeridir. Milliyetçilik ve ulus devlet artık yeni dünya düzeninin vazgeçilmez gerçeği idi. Yeni yaşam elbette kapitalistlerin elleriyle emekçilerin sırtından yeniden var ediliyordu. Yeni dünya düzeni kurulurken halkımız tam tersine hem askeri, hem siyasi, hem politik bir eksiklik içindeydi. Tüm uluslar kendi ayakları üzerinde yeni yaşamı inşa ederken bizler bugün olduğu gibi derin çelişkiler içinde yaşamı seçiyorduk.
Yeryüzünde tüm halkların bir özyönetimi vardır. Bugün Afrika’nın çırılçıplak en ilkel kabilesi bile bizlerden daha çok kendini bilme, tanıma ve haklarını savunup geliştirme noktasında ilericidirler. Bu durum hem siyasetsizlik, hem ne istediğini bilmemezlikten kaynaklanıyor.
Eğer bugün halkımıza mikro milliyetçilik dayatılıp bu oyun oynanıyorsa ve halkımız hala « ben Zaza, ben Kırmanşahlı, ben Kurmanc, Ezidi, Alevi Soran, Goran » diyorsa bunun tek sebebi siyasetsizlik, kimsesizlik, milliyetçiliğin haram kılınmasındandır.
Milliyetçilik Kürtlere beden Haramdır?